1 Ara 2010

Ben yapmadım, kimse görmedi, ispatlayamazsınız.

11 Kasim

Bugün 9a doğru uyandığımda kendimle bir süre savaştım yataktan kalkıp kalkmamak konusunda. Günde 3-4 saat uyuyan biri olarak neredeyse 10 saattir uyuyorum ve devam da edebilirim. (Uyumak o kadar da kötü birşey değilmiş galiba) Ama etmiyorum. Ayrıca gözüme gözüme giren güneş de artık zırvalamayı kesip ayağa kalkmamı emrediyor zaten. Ağır hareketlerle kalkıp yüzüme 3/4 ton su atıyorum. En yavaş ve şüpheci halimle ne giyeceğime karar veriyorum. Smart-casual bişeylerde karar kılıyorum sonunda. Ayağıma da Jimmy Choo'larımı geçirip birden hızlanmaya karar veriyorum ve koşarak arabaya gidiyorum. ipod'da biraz arandıktan sonra günaydın şarkımı buluyorum ve sesi kulağa zarar verebilecek ölçüde arttırıp (Black Kids vs The Twelves) pedala yükleniyorum.
Arabayı ajansın otoparkı yerine iki sokak aşağıya park etmeyi seçiyorum - böylelikle bu nereden çıktığı belli olmayan harika havadan faydalanabilirim. Hem de yolüstündeki coffeeshop'a uğrayıp ayaküstü alacağım macchiato'yla sigaranın orgazmını hissedebilirim. Elımde kahvem ve dogurganligimi azaltacagini iddia eden keyif pektimle ajansın yolunu tutuyorum nihayet. Şehrin (bana göre
) merkezinde, sakin, manipulatif, ses geçirmez, toz geçirmez ve fakir geçirmez binanın kapısında yakıyorum sigaramı. Ayakta dikilirken kahve bekleme sırasında bir cupcake için ne tatlı mimikleriyle "ayy. uyy"layan, öldüresiye antipati uyandıran yeni çağ kalpazanları geliyor aklıma, gülüyorum. Bu arada içeri girmeyi de ısrarla erteliyorum. O gereksiz adamları (bazı müşterilerden bahsediyorum- ozellikle bugün ilgilenmem gereken müşteriyi de kastediyor olabilirim) görmek istemiyorum. Patolojik olarak artistik duygudan yoksun tipler çoğu. Bu da genetik bir durum /eksiklik olduğu için umutsuz vaka sanırım. Sekreteri arayıp bugün evden çalışacağımı gerekmedikçe aramamasını söylüyorum. " ama efendim, bilmemkimle randevu..." demesine fırsat vermeden ÇAT kapatıyorum telefonu. O sümsüğü de sevmiyorum - boru suratlı nemrut kadın! . 

Bugün fotoğraf çekesim var. Kameramı alıp parmağım işlevsiz kalana kadar klikleyesim var. Diyerek yine koşar adım arabaya dönüyorum. Telefonumu kapatıyorum. Balat'a dogru yola çıkıyorum. Dar sokaklarını gereksiz boşluğunu, gereksiz mutlu insanlarını seviyorum buranın. Kapıda toplaşmış bakımsız ama değme bakımlı fiyaskoya taş çıkaran kadının dedikodularına da kulak vererek dokunuyorum kamerama.


Yüzlerindeki gülümsemeden,mimiklerden ve el-kol hareketlerinden çoğunun dün gece kocalarını geç saatte uyuttuğu anlaşılıyor. Makyaj yok, sütyen yok, ...bin dolarlık iç çamaşır ve daha da önemlisi prezervatif yok. Saçlar ya açık, ya da alelade toplanmış ortalanmadan. Mesaj da açık (alıntıdır) - "Bana istediğini yapabilirsin, saçım zaten bozuk".


Kiloymuş, göbekmiş, popoymuş - umurlarında değil. Hatun her halukarda sevişiyor.  Ve bunun için safsatalı girizgahlara gerek de duyulmuyor: "Benimle yatman için ne söylemem gerektiğini bilmiyorum, Tüm gerekenleri söylediğimi kabul edebilir miyiz?"  

Modern kadını sevmedigimden veya halkın diğer yüzü edebiyatı değil bu yaptığım, yoksul/arka plan dıye sınıflandırıp sempati beslemediğimi de her elverişli ortamda dile getiriyorum.  Ama  bence bu tam da; 7-inch topuk destekli - beceriksiz - estetik cerrahi ürünü kazuletlere kapak tadında! http://www.youtube.com/watch?v=7NDsbEiCxXw

(Sizi seviyorum - İzmir'e kaçıyorum. xoxo)



4 kisi tepkisini koymus.:

vernonsullivan dedi ki...

Efenim oldukça güzel bir kapak oluvermiş. tebrik etmekteyim. ettim.

Lola dedi ki...

Tesekkur etmekteyim. Ettim. Daha guzellerine, nicelerine insalla.

Adsız dedi ki...

etiketleme yorumlarını bir kenara bırakıp derinlemesine vede bodoslamasına yorumlara geçsek diye düşündüm biran , herzamanki gibi son an'ların kişisi olarak almış olduğum bu son an fikrini uygulamaya koymaya karar verdim.
zira bunca zamandır senin yazılarına olan beğenilerimizin sağlam bir migros poşetine olan hasretimizden çok farklı olduğu duygu ve heyecanını veremeyeceğimizi fark ettik.
jargon'umuz oluşmadan,o'nu oldurtacak hadiselerle karşılaşmadan az önceleri yaşanılması zor nefes alınması mucize olan taşralarda sadece hacıdedemizin olduğu - ne yazıkki paşadedemizin olmadığını bilmeden,79 park caddesi-holivud kadınları gibi şahaserleri ! okurken evlerimizi doldurup taşıran efsane kılıklı komşu teyzelerimizin vede onların aynadan yansıyan hormonlu patlıcan misali kalın,kışlık kabak tadında pütürlü bacaklarını hayretle görüp fırın tepsisi kadar büyük,oturduğu koltuğuda beraberinde kaldıran geniç hacimli koca popolarını arkadan seyretme hazzına ulaşmak ne yazıkki sayılı kişilere nasip olurdu ve olduda.
binbirgece masallarını yeniden kaleme alacak kadar hikaye biriktirmek,paylaşmamak ise günahtır,biliyorum.günahkarım.
işte o loser ortamlarının herşeyi en ince detayıyla anlatıpta gizlenen,konuşulmayan ,dolayısıylada büyük gizemler arkasında kalan noktası seks'ti.
ak donlu,paçadan lastikli iç teçhizat ile ne konuşulabilirdiki.
görselliğin birşeyleri tetikleyip genç neslin beyinlerindeki hiç çalışmamış noktalarının çalışmasıda bunun için zaman almakta yada arızalı çalışmasına sebebiyet vermekteydi.
31 piksel kameraların en çok kullanıldığı zamanlar vede mekanlar.
*
şimdilik bu kadar yeter diyim,kafa şişirmeyelim.
black magic woman a gerekli saygıyı gösterip dinleyelim.

Adsız dedi ki...

ahhh puanlamayı unutmuşum-özür.
yukarıdaki yazıda bana aittir.
lola - 9
tema - 9
music - yorum yapmorum kızdıgını biliorum :D
MaX

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...