5 Ara 2010

Herkes fikrini söylüyor - kararı ben veriyorum..

Siyah deri cevreli oldukça geniş yatagimda en az yarım saattir dönüp duruyorum. Gözümü açtım - herşey yerli yerinde duruyor. Üzerine yattığım sol kolum sızlıyor ancak dayanılmayacak gibi değil. Lakin huzursuz uyandım. İzmir'e geldiğimden beri uslu duruyor olmamın zararlı bünyeme ters düşeceğini hesap etmeliydim. Dün geceki uzuuun resepsiyondan zaferle döndükten sonra annemle vedalaşıp geceye devam ettim. Ve oldukça gideri olan ortamda tek yaramazlığımın illegal madde olması şu anda içimi acıtmıyor değil. Üstelik resepsiyonun ve gecenin 10/10 yakışıklısı ve benim 3 senelik uzun metrajlı ilişkimin diğer üyesi Özgür'ün de ortamda olması gerçeğine rağmen. Şu anda saat 12ye geliyor. Bütün hücrelerim ve beynimle Atıl'ı aramam gerektiğini biliyorum. Dün gece de ısrarla aradı ancak sesime ulaşamadı: "Aradığınız kaltağa şu anda ulaşılamıyor."

















15 Kasım 
Atıldan uzaklaşmamın, daha doğrusu bir süre mutual yaşamımıza ara vermemin çeşitli bilinçaltı sebepleri olabilir. Kaçan kovalansın istiyor olabilirim. sıcak soğuk tribine girmiş olabilirim, merak ettirmek istiyor veya sıkılmış olabilirim. Ama beni birazcık tanıdıysanız bunların yapıma uygun olmadığını biliyor olmalısınız. Bu şekilde davranmamın bir sebebi yok zira, sadece doğal Lola ilişkisi bu şekilde yürüyor. Ki Atılı veya aramızdaki zımbırtıyı zorlayacak birşey yapma niyetinde değilim. (iç ses: İlk defa ateşi hissettim yüzümde. ellerimde. tüm bedenimde) Odamdaki antika tuşlu telefondan arıyorum Atıl'ı. Göğüs uçlarımın ve hormonlarımın da bana mesajı:  artık Atıl'ı görmem gerektiği yönünde. (iç ses: şu anda bir de çilekli dondurma istiyorum) İkinci çalışta açıyor telefonu. (İtiraf ediyim sesini duyunca rahatladım) 
L: Naber?
A: İyiyim şeker senden naber?




L: İzmir'e geldim. Resepsiyon :) . Sen İstanbul'da mısın hala?


A: Evet. Yarın sabah gidiyorum biliyorsun. Gelsen ya? Özledim.
L: Hahah. "But there is a price to pay" (Chuck Bass'e saygilar) Özledim aynen. Geliyorum ama once duzgun bişey söyle.
A: Hmm.. Güzelsin sevgilim, ama yakından
L: 3 gibi al beni o zaman. --- diyorum bir yandan biletimi alırken önümdeki bilgisayardan. 

Telefonu kapatıp hazırlanıyorum. Annem evde değil. Erkenden çıkmış. Taksiye atladığımda arayıp hoşçakal diyorum. Ve en sevdiğim yerlerden biri olan bekleme salonuna geliyorum. 74%ü dişi olan ortamda beklerken sıkılıp gözlem-analiz yapmaya başlıyorum. 18-32 yaş aralığı yoğunlukta. Birkaç istisna dışında obez sayılacak kişi yok. Esmer ama sarışınları saymazsak 4-5 kişi dışında saf sarı yok. Ve eminim ki buradaki topluluğun en az 80%i ilk kez chat ile tanıştığında nicknamelerinde "crazy" ibaresini kullanmıştır. Ağlak çocuk yok görünürlerde, bu da daha huzurlu bir yolculuk olacağına işaret. (iç ses: küçük çocukların seyahat formasyonu alması gerekiyor bence - en az  1 saat ağlamadan durabliyorlar mı mesela?) 

Neyse, kalkış zamanı geliyor ve İstanbulda oluyorum saat 3'e 2 kala. Atıl da havalimanında. Resmen koşup boynuna atlayasım geliyor( Ama tabii ki yapmıyorum) Elimdeki küçük bavul'u bırakıp işi dudaklarıma bırakıyorum. Sonra da kulağına doğru yaklaşıp buyuruyorum:  "Beni eve götür!"





0 kisi tepkisini koymus.:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...