17 Şub 2011

Şu sıralar sifonların durumu o kadar iyi değil, ekonomik kriz var.

Panik şu dünya üzerindeki en eğlenceli şey olabilir. Kupkuru, kırmızı, yapışkan, güçlü. Büyük bir kaşık wasabiyi bir hamlede yutmak gibi. Yaz ortasında kayak merkezine gitmek gibi. NE yazık ki bu harika olayı çok fazla yaşayamıyorum – lanet olsun ki genelde kontrolüm dışında şeyler nadir oluyor.) Ama etrafımdakilerin panik durumunda vaziyetlerini izlemek – işte bu favori boş zaman aktivitelerimden. “Tutkulu” doğru sıfat değil belki ama en iyi ifade edeni. Ya da “nafile”.


pj harvey - this is love: http://www.youtube.com/watch?v=STxXS5lLunE


29 Aralık:
Bilmeyenler için hatırlatiyim bugün benim muhteşem doğumumun 25. yıldönümü. Gerekli çalışmalar çoktan yapıldı ve bu gece benimle olacak şanslı kişiler sabırsızlıkla saatlerin 8:02 olmasını bekliyor. Ben de saat 7.36da uyandım ve yaklaşık 2 saattir telefon aracılığıyla gelen tebrikleri kabul ediyorum. İtiraf etmeliyim ki doğum günlerini seviyorum. Abartılmasında da hiçbir sakınca görmüyorum. Tek bir şartla – iyi ki doğdun yazılı pankartlar veya herhangi bir şey bugüne alet edilmemeli. O çirkin canavarlara bu harika günün öğeleriymiş gibi yaklaşılması midemi bulandırıyor. İyi ki doğdun – İyi ki varsın ve kalpli yastıklar veya büyük pankartlar – teşekkürler ama ben bunları biliyorum.

Atılla öğle yemeği için downtownda bir restaurantta buluşuyoruz. Onun işyerine yakın yerlerden ve benim de alışveriş için bulunduğum civarda bir yer. Mekana geldiğimde Atıın henüz gelmediğini görüyorum, ve üzerimdeki Dior Homme siyah kazak ve Guess deri siyah pantolonla tam bir tezat içindeki gümüş masalardan birine oturuyorum.  Sigaramı yakıp Atıl’ı beklerken bir de kahve söylüyorum. Ve saat 12:13te telaşlı adımlarla Atıl geliyor. Telaşlı olduğunu ellerini bir yere konumlandıramamasından anlıyorum. Önce aceleci tavırlarla öpüyor. Sonra belli belirsiz hareketlerle garsonun ilgisini çekmeye çalışıp bir su istiyor ve masadaki peçeteyle oynamaya başlıyor. Tüm bunlar aslında sinirli olduğunun ama bir yandan da ne yapacağını bilememezlik durumunda olduğunun belirtisi. (iç ses: tanıyorum) Dayanamayıp haline gülmeye başlıyorum ve ne olduğunu soruyorum. Önce gülmeme sinirlenerek bana biraz sert bakıyor, ama sonra teslim olup anlatmaya başlıyor. Gerginliği anlatmaya başlarken de yüksek çünkü masadaki peçete şu anda Atıldan nefret ediyor.
L: “Neyin var ne oldu?”
A: “İşyerinde bir olay..”
Nasıl yani anlamında sağ kaşımı kaldırıp direkt gözlerinin içine bakıyorum. Biraz bekledikten sonra Offff. Deyip anlatıyor:
A: “Patronun kızı. Problem o. Staj için benim yanımda çalışmasını istedi Bay Noren.”
L: “E bu kötü bir şey mi? Norenin sana güvendiğini gösterir bence”
A: “Öyle öyle de. 4 gündür benimle ama artık ona tahammül edemiyorum. Beni çıldırtıyor. Tanrım, kız daha 19 yaşında!”
 
Olay şu ki, Bay Noren’in kızı Atılın beklediğinden biraz daha ateşli çıkmıştı. Kız açık bir şekilde hiçbir fırsatı kaçırmıyordu hatta fiziksel temas oluşturabilmek için fırsat yaratmaya çalışıyordu. Atıl başlarda bunu görmezden gelmiş, ama iş biraz çığrından çıkmış anladığım kadarıyla.

A: “Cidden her dakika o cırtlak sesini duyuruyor bana!”
 Kendimi tutamayıp gülüyorum. L: “ Atıl! İşyerinde cinsel istismara maruz kalıyorsun!”

Yine önce sinirli bir bakış fırlatıyor ama sonra “Gelmeden önce asansörde bana sahip olmaya kalktı!” diyerek o da gülmeye başlıyor. Bu konuda yapılabilecek pek bir şey yok, kıza istediğini vermesini önerebilirim sadece ama Atıl böyle bir şeyin asla yaşanmayacağını söylüyor. Ki zaten 5 gün daha sabretmesi gerekiyor. Yemeğimizi yedikten sonra küçük ateşli bakireyi(bu konuda emin değilim aslında) görmek için ben de Atıl’la beraber ofise gidiyorum. Gerçekten Atıl’ın dediği kadar var çünkü küçük sürtük Atıl’ın odasında bizi karşılıyor. Farketmemiş gibi yaparak Atıl’ın dudaklarına yapışıyorum odanın kapısını kapatırken. Ve sonra daha ileri gitme amacım varmış gibi bir görüntü çizerken tatlı kızımız hafifçe öksürüyor. (iç ses: tatlım çok tatlısın) Arkamı dönüyorum ve “ Ah merhaba, fark etmemiştim, ben Lola” deyip elimi uzatıyorum. Surat ifadesini görmeniz lazım. (bkz. Kurbağa ya da baykuş) Atıl hafif çarpık yarı gülümsemesiyle araya girmeden bizi izliyor. Ve 97% eminim ki bana ne kadar minnettar olduğunu düşünüyor .)



İyi kalın.

5 kisi tepkisini koymus.:

Adsız dedi ki...

Biri 19 mu dedi? Tanrim.

Adsız dedi ki...

Ateşli 19dan iyisi ateşli 18den sonra gelendir.
MaX

Lola dedi ki...

burasi seni ozlemisti Max.

xLarge dedi ki...

yazık be kıza, hayatını kaydırmışsın.

bu yaştaki ergene bu yapılır mı be kuzum, hele de ateşli olduğunu varsayarsak.

büyük ihtimal ya hayata küser yada önüne gelene hadi bakalım...

Lola dedi ki...

Haha amaan ona bisey olmaz. Herkes yerinin bilsin ama di mi :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...