18 Şub 2011

Reform paketi hazır. Yargıdan görüş bekliyoruz.

30 Aralık:

 Saat sabah 6:04. Kafam o kadar güzel, o kadar yerinde ki sanırım kendi kendime şarkı bile söylemiş olabilirim az önce.  Özetle: Güzel geceydi. Şimdi herşeyin başladığı o ana dönelim. 29 Aralık 2010 – Yer: Londranın hatrı sayılır kulüplerinden biri -  Saat: 8i 3 geçiyor. Atıl yaklaşık yarım saat önce beni evimden aldı ve bir süredir merak edilen soru “Hala birlikteler mi?”ye cevap olarak elele giriyoruz mekana. Pınar çoktan gelmiş, Cenk’le beraber bizi karşılıyorlar. Ah ne süper görünüyorsun safsatalarına hiçbir zaman girmeyiz zaten. Birkaç kişi daha var. Ortam kalabalıklaşmadan küçük bir ritüelle kutluyoruz meydana gelişimi. Arkada The Twelves çalarken ve ben bir büyük long island ice tea’yi 5 sn içinde bedenimle birleştirirken kendi kendime şöyle diyorum: “Gerçekten dünyaya gelmemem büyük bir kayıp olurdu!”

Şimdi de Atıl’ı ofisine bırakıp evime geçtiğim ana dönelim. (29 Aralık 2010 – Saat: 15:23) Ajansa uğrayıp gelen mektup ve ofistekilerin 64% sanal doğum günü tebriklerini aldım önce. Tabii ki hediyeleri de.  Ve sonra koşar adım hazırlanmak hevesiyle evdeyim.  Tam bir sigara yakıp biraz rahatlamak için bir parça kahve likörü hazırlamıştım ki kendime kapım çalınıyor. Kimseyi beklemediğim için biraz merakla yöneliyorum kapının koluna. Ve gerçekten merakımı haklı çıkaracak bir şahıs var karşımda. Komşum aşırı yaşlı apartman teyzesi veya güvenlik görevlisi gibi günlük insanlar değil zira. Piérre. “ bon anniversaire” diyerek içeri yöneliyor.  Biraz afalladığımı itiraf etmeliyim sanırım. Ne amaçla buradaydı ki şimdi? Booty call durumu da değil, hareketlerinden hatta nefesinden anlarım bunu zaten. Ama romantik sürpriz yapacak tiplerden de değil Piérre. (ki öyle birşey yaparsa bu onu büyük bir utançla hatırlayacağım anlamına gelir.) Doğum günümü kutlamak için evime kadar zahmet etmesinin mantıklı bir açıklaması olması ümidiyle ona da bir scotch dolduruyorum ve oturuyoruz. “dear, akşam Paris’e geçmem gerekiyor katılamayacağım bu gecene. Kısa da olsa seni görüp öyle kutlayayım istedim.” (eh, makul bir sebep sayılabilir) “İyi yaptın” diyorum ve beni küçük dedikodularla eğlendirmesine izin veriyorum. Ve onu ugurlarken ceketinden ozel tasarim safir bir yüzük cikarip hediye ediyor. ( Tanrım, zevki mükemmel – zarif ötesi, parmak olculerime dikkat etmis olmasi da cabasi) Tatlı Fransız aksanı ve abartılı asilzadeliğiyle bana veda ediyor. En yakın zamanda görüşmek üzere ayrılıyoruz. (bunu tüm bedenimle istediğimi söyleyebilirim sanırım) Ve o gider gitmez duşa giriyorum, 3-4 saat kadar bir zamanım var. Hazırlanmak için uzun ama tam anlamıyla hazır olmak için kısa bir zaman.

Tekrar herkesin benim oluşumum için biraraya toplandığı dakikalara dönelim. Saat geceyarısını 13 geçiyor. Yaklaşık 50 kişilik ufak bir grubuz ama büyük mekanın her metrekaresini doldurduğumuz kesin. Ben İstanbul’dan gelmiş 5 kişilik sub-groupla ilgilenirken Atıl yavaşça yanıma geliyor. Gruptan kibarca izin isteyerek beni dışarı çekiyor. Hediyesini vereceğini tahmin etmek pek de güç değil. Aslında hediyesinin güzel bir kolye olacağından da adım gibi eminim. ( Hatırlatalım, boyun* Atıl’ın en zayıf ve tek karşı koyamadığı nokta) Zira sürprizlere bayılmadığımı bilir. Sırf sürpriz olsun diye abuk sabuk hediye olaylarına girecek insanlardan da değil. Hatri sayilir pırlanta tasarımcılarindan olan arkadaşıyla elele yaptıkları kolyeyi kendi elleriyle boynuma yerleştirirken,  fırsattan istifade enseme usulca bir öpücük kondurmayı da ihmal etmiyor. “iyi ki dogdun” diyor sessizce. Ve alkolün de etkisiyle içeridekileri unutmak ister bir tavır sergiliyor, ama izin vermiyorum ve ortama geri dönüyoruz. (misafirperver bir kişiliğim var neticede)

Tekrar hazırlanmak için evde son ses Foals - Cassius dinlediğim ana dönelim. Duştan yeni çıkıyorum ve bir şişe BLV II ile kendimi tatlandırıyorum ki tekrar kapım çalıyor. Üzerime beyaz sabahlığımı geçirip açıyorum – yine Piérre. Ve bu sefer gerçek bir hoşçakal için geri dönmüş. Saatime bakıyorum, henüz 4buçuk (yani hazırlanmam için yeterli zamanım var) İçeri alıyorum. Ve Issey Miyake’sinin BLV IIye karışmasına izin veriyorum.

Şimdi de gecenin sonuna geçelim. Herkes yavaş yavaş mecazi ve gerçek anlamda dağılırken 4 gibi biz de ayrılıyoruz mekandan. Atıl önce ona gitmemizi teklif ediyor. Ben de kabul ediyorum. Sonra nedense elimle oynuyor -  ve yüzüğü fark ediyor. İşçiliğiyle ilgili övgüler yağdırırken Piérre’in hediyesi olduğunu söylüyorum. Alkolün etkisiyle bir an yüksek agresif bir hale bürünüyor. Ama çabuk kontrolünü topluyor. Gecemi mahvetmek gibi bir niyeti yok. ( Ki zaten bunu hiçbir koşulda başaramayacağını bilecek kadar iyi tanıyor beni) Bu yarı muzip hali hoşuma gidiyor ve ona gitmekten vazgeçip bana gidiyoruz. Arka koltuktan en sevdiğim Scotchı kapıyor ve koşarak eve giriyoruz. Issey Miyakenin tamamen evimi terk etmesi için çıkmadan önce pencereleri açık bıraktığımdan salonum buz gibi. Ama buna aldırmıyoruz. Yeni yılımın ilk gününde güne güzel bir başlangıç yapmak için sadece birbirimizi kullanıyoruz.







Guzel kalin .)

4 kisi tepkisini koymus.:

Okyanus dedi ki...

Diğerlerinden daha sakinn :)) hediyeleri merak ettim açıkçasıı . güle güle kullan :)

Lola dedi ki...

Tesekkur ederim.) Evet biraz agirbasli ama 187% eglenceli bir gece oldu .. Hmm hediye olarak yuksek sayida ayakkabi vee bir kopegim var mesela o geceden hatira : bir cavalier king charles ve gecekten asil .))

Okyanus dedi ki...

Güzel bir doğum günü kesinlkle lolaaa!! köpeğine çok iyi bakmalısın gerçekten çok güzel,, şirin :)

Lola dedi ki...

.) kesinlikle cok sirin ama fazla zaman ayiramiyorum ona. sanirim biraz kizgin bana

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...